3 Eylül 2009 Perşembe
1 Eylül 2009 Salı
carnaby yolları
karınca kararınca bugünkü önerim de odur ki, uçsuz bucaksız oxford street'te panik atak benzeri bir deneyimdense insani boyutlarda sokaklarda minik-küçük-şirin mutluluklar aramak daha anlamlı. hayatını alışverişe vakfetmişleri konu dışı bırakarak (onların gözünü hiçbir şey korkutamaz) 10 metrede bir karşınıza çıkan h&m dışında istanbul'da olmayan bir markayı zor bulacağınız cadde enteresanlıklar peşinde koşanlar için değil derim.
lüksün seyri, belki bir iki tasarım görmek için selfridges, bizim boyner'in daha daha büyük ve kapsamlıları için house of fraser ve john lewis, 4 katlı topshop hanedanlığı ve, en ucuz alışveriş için primark'ın ardından hala yürüyebiliyorsanız kahve molası bile verilemeyen o caddeden kaçın biran önce!!!
oxford circus'a arkanızı verdiğinizde daha bir havalı regent street süzülüyor ya aşağıya doğru, devam edin onunla siz de. fazla gitmeden solda tabelasını da göreceğiniz carnaby street'e atın kendinizi. alışveriş canavarları için yine en eski british shopping mabetlerinden liberty'nin arkasından da devam edebilirsiniz diyelim. cadde ya da bölge(cik) diyelim; hem soho'ya yakınlığı hem içiçe geçen küçük sokaklarıyla yürüyüş-bakınma- aman da ne buldum burada- dur bak şurada da güzel bir lokanta varmış- yaşasın ne güzel broş buldum gibi keşfetme-sevindirik olma-içinden şarkı söyleme gibi dayanılmaz isteklerle dolu yüreğinize biraz olsun su serpiyor, yalan yok.
kısa günün karı;
dahlia: vintage etkisinde güzel elbiseler, ceketler, bluzlar içeren küçük butik. navy elbise. love at first sight! bkz. http://www.dahliafashion.co.uk/
annalou of london: dışardan biraz fazla 'girly' duran ama içeride envai enteresanlıklar da olan aksesuar dükkanı. üzgündüm diye mi bilmem çok şanslıydım o gün, 2 navy de bileklik olarak buradan geldi! bkz. www.annalouoflondon.com
benefit: ambalajından reklam diline kadar pek eğlenceli bir makjaj markası bu. hemen her büyük mağazada seksiyonu olsa da buradaki dükkanı her daim 'honey' diye konuşan rukuş kızlarıyla pek hoş. bkz. www.benefitcosmetics.com
kingly court: günün asıl keşfi burası oldu. 3 katlı bir açık hava pasajı diyebileceğim çarşıda vintage mağazalar, küçük tasarım dükkanları, handcraft işler, tuhaf saçlar kesen berberler falan eğlenceli. atrium da kendiliğinden keyifli bir açık hava kahvesine dönüşmüş. navy küpe ve kalem broş buldum :P
ve de daha da ne varmış diyene bkz. www.carnaby.co.uktraveler or traveller???
23 Temmuz 2009 Perşembe
vintage weekend!
Akşam yemeği sonrası yürüyüşünde derin düşüncelere dalmışken, her ne kadar haftasonu sabahları beyaz peynirli, kekikli zeytinyağlı, domatesli kahvaltıları azıcık özlesem de alıştığımı bile fark ettim bu diyara, enteresan vallahi şu insan mahlukatı vs...
Uzun lafın kısası cumartesi etraflıcana geziverdim portebello market’ı... Londra’yla ilgili planlarım arasında her zaman ilk üçe giren bu mahal, nasıl söyleyeyim, deli bozması bir yer işte. Peynir de var, ekmek de, 60’lı yılların fotoğraf makineleri de, 20’lerin gözlüklerş de, old english çay takımları da, plak da, kitap da, kek de, kolye de, şapka da....
Sabahın erken saatlerinde bendenizin rezidansı önünden insan yığınları yürüyüşe geçiyor tabur tabur bu yöne doğru. Ben daha önce pazar günü gittiğim için bu kez cumartesi ve de asıl şamatanın olduğu gün teşrif ediyorum.
Elbetteki çok turistik bir atraksiyon hele de son yıllarda sanırsam, ama haftasonu hava da merhamet eyler güneşli yüzünü gösterirse pek renkli, kimileri için yararlı, en çok da kafa dağıtıcı bir gün geçirmek için tavsiye edilir efendim. Ben tembelliğimi uzatıp öğle sularında mahale teşrif ettim ama büyük kararlılıkla sonuna dek yürüdüm pazarı. Dönüş yolunda akşam üstü beşte apar topar toplandığını görünce tüm tezgahların, sabah saattlerinde başlayan mesaiyi de idrak ettim. Herbişeyi göreceğim, bakacağım, inatla ucuza ingiliz porseleni bulacağım, yok ben tam manyağım vintage kapı tokmağı, olmadı envai çeşit düğme arıyorum diyorsanız, yol üstü akılçelenlerini de (muffin, krep, dondurma, kahve, bakery) hesaba katıp geçe kalmayın diyorum ben de...
Uzun lafın özü, sokak tezgahlarının yanı sıra küçük pasajlarda konuşlanan tezgahların old lady’lerinin gözleri çok açıldığından pazarlığa epey kapalı! Benim aklım antika yüzüklerde kaldı elbet ama meraklısı için bu pasajlar özellikle gümüş sofra takımları konusunda epey şey sunuyor.
Portebello Road’un sonuna doğru karşıma çıkan açık pazar, incik cincik her bişeyle dolu olsa da arada birşeyler yakalamak mümkün. Güzel vintage şapkalar var mesela. Bu pazarın yanı başında havalı bir pasaj da var, özel terziler falan var içinde.
Açık pazardaki Japon kızdan aldığım tavşanlı, atlı siyah elbiseyle (cici bici şeylerden kurtulamayacak mıyım ben!) epey bir yorulmuş döndüm yuvama.
Fotoğraflar lütfen!
portebello road
Ben ne yapayım, nerelere kaçayım! Bir yerde bu kadar çok tatlı şey türü olur bir de insanın üstüne üstüne gelir mi ya!